Asıl adı Kemal İPŞİR olan Durkaya, Görele'nin Ardıç köyünde 1911 seneside doğmuştur. Davul, zurna ve kemençe sanatçıları çıkarmış bir aileden gelmektedir. Durkaya da Karaman Ağa, Piçoğlu gibi gelmiş geçmiş 

en büyük Kemençe sanatçılarından birisidir. Durkaya adı ile ünlenmiştir. Bebekken ağır bir hastalığa yakalanır. Köyde yapabilecek ilaçlar denenir. Bir sonuç alınmaz. Babası umudu keser. Basında beklemeye başlar oğlunun. Aksakallı biri çıkagelir. Hasta bebeğin basında durur, bakar sonra basını okşar: 'iyi olacak oğlun' der, babasına, 'yaşayacak...' der. 'Bundan sonra buna Durkaya dersen iyi olur' der ve oradan gider. Hasta bebek, Kemal iyileşir. Bu olaydan sonra sakallı adamı gören olmaz. O günden sonra da Kemal 'Durkaya' adıyla çağrılır.

Durkaya'nın bir ara Giresun'da Velioğullan'na çoban durduğu, kemençeyle orada tanıştığı söylenir. Durkaya'nın ustası kemençenin gelmiş tek virtüözü Halil KODALAK (Karaman Ağa)'dır. Derekuşçulu'da bir düğünde Karaman, Piçoğlu, Durkaya buluşurlar. Çalarlar, oynatırlar, oynarlar. Düğüne gelenlere mutlu saatler yaşatırlar, iki sanatçı da ustalarına çok saygılı davranmaktadır. Karaman Ağa'ya düğündekilerden kimileri sorar, yetiştirdiğin iki ustanın en iyisi hangisidir? Karaman az durur, sonra; 'Arkadaşlar, en güzelini Durkaya çalar, Piçoğlu'da türküyü iyi söyler' der.

Gerçekten de yay atma ustası olan Durkaya'nın olağanüstü güzellikte çaldığı, çok yumuşak, okşayıcı, kıvrak bir üslubu olduğu kemençeden anlayanlarca bilinir. Horon oynatırken ezgiden ezgiye geçişleri incelikli, çok ustaca, kulak okşayıcıdır.

1989 Yılında vefat eden Durkaya'nın ekolünü günümüzde Katip ŞADİ ve Şenel DANDİN temsil etmektedir.